Dr. Kübra Var Türk "Denizlerimizin Geleceği İçin Tüm Dünyanın Kalbi Haziran Ayında Fransa'da Atacak"
04 Şubat 2025, Salı 13:09
Dünyamızın üçte ikisini kaplayan, geleceğimiz ve geçim kaynağımız olan denizlerimiz her zamankinden daha fazla tehdit altında. Sürdürülebilir kalkınma için hayati nitelik taşıyan denizlerimizin karşı karşıya olduğu aşırı avlanma, kirlilik, okyanus asitlenmesi, plastik kirliliği ve istilacı türler, iklim değişikliğinin tetiklediği insan kaynaklı baskılardan sadece bazıları.
Birleşmiş Milletler’in (BM) 25 Eylül 2015 tarihinde New York’ta düzenlediği Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde, 2030 yılına kadar dünyada yoksulluğun sona erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışın sağlanması için 17 amaç ve 169 hedeften oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kabul edilmişti. Bu 17 amaç ve 169 hedef, aslında, insanlığa, gelecek nesillere daha güzel ve yaşanabilir bir dünya sunmak amacıyla gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ortaklaşa harekete geçmesi için küresel bir acil eylem çağrısı niteliği taşımakta.
“SKA 14: Sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kullanmak” amacının uygulanmasını desteklemek amacıyla Fransa, Kosta Rika ile birlikte haziran ayında üst düzey bir etkinliğe, “2025 BM Okyanus Konferansı”na ev sahipliği yapacak. Konferans 9-13 Haziran tarihleri arasında Fransa’nın Nice şehrinde gerçekleşecek. BM Okyanus Konferansı daha önce, 2017 yılında İsveç ve Fiji ev sahipliğinde New York'ta; 2022 yılında ise Portekiz ve Kenya'nın ev sahipliğinde Lizbon'da yapılmıştı.
2025 BM Okyanus Konferansı’nın ana teması “Okyanusun korunması ve sürdürülebilir kullanımı için eylemlerin hızlandırılması ve tüm aktörlerin harekete geçirilmesi” olarak belirlendi. Konferans, sürdürülebilir kalkınma için okyanusların, denizlerin ve deniz kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması için daha fazla ve acil eylemi desteklemeyi, SKA 14'ün uygulanmasını desteklemek için daha fazla yol ve yöntem belirlemeyi amaçlıyor.
Konferans, SKA 14’ün uygulanmasıyla ilgili zorluklar ve fırsatlarla birlikte, bu yönde atılan adımları değerlendirmek üzere BM üyesi ülkeleri, hükümetlerarası kuruluşları, uluslararası finans kuruluşlarını, diğer ilgili uluslararası kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarını, akademik kurumları, bilim camiasını, özel sektörü, hayırsever kuruluşları, yerli halkları, yerel toplulukları ve diğer aktörleri, yani ilgili tüm paydaşları bir araya getirecek.
Beş gün boyunca denizlerin konuşulacağı Konferans kapsamında, genel oturumlara paralel olarak gerçekleştirilecek ve mümkün olan en üst düzeyde katılımın sağlanacağı 10 adet Okyanus Eylem Paneli düzenlenecek. Bu paneller:
- Derin deniz ekosistemleri de dahil olmak üzere deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması, sürdürülebilir yönetimi ve restorasyonu
- Okyanus sağlığı için bilim-politika arayüzünü güçlendirmek amacıyla okyanusla ilgili bilimsel iş birliği, bilgi, kapasite, deniz teknolojisi ve eğitimin artırılması
- SKA14'ü desteklemek üzere okyanus eylemleri için finansmanın sağlanması
- Özellikle kara kökenli faaliyetlerden kaynaklanan her türlü deniz kirliliğinin önlenmesi ve önemli ölçüde azaltılması
- Küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesi de dahil olmak üzere sürdürülebilir balıkçılık yönetiminin teşvik edilmesi
- Kimseyi geride bırakmadan, sürdürülebilir okyanus temelli ekonomilerin, sürdürülebilir denizyolu taşımacılığının ve kıyı topluluklarının dayanıklılığının güçlendirilmesi
- Okyanus, iklim ve biyolojik çeşitlilik bağlantılarından yararlanılması
- Özellikle bölgesel ve alt bölgesel düzeyde olmak üzere her türlü iş birliğinin teşvik edilmesi ve desteklenmesi
- 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde yer aldığı şekliyle uluslararası hukuku uygulayarak okyanusların ve okyanus kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımının iyileştirilmesi ([1])
- Yoksulluğun azaltılması ve gıda güvenliği için okyanustan elde edilen sürdürülebilir gıdanın rolünün güçlendirilmesi
konularını ele alacak.
Konferansta, “Nice Okyanus Eylem Planı” olarak anılacak olan kısa, öz, eylem odaklı ve hükümetlerarası mutabakata dayalı bir deklarasyonu oybirliğiyle kabul edecek. Geçtiğimiz aylarda, sivil toplum kuruluşları, akademik kurumlar, bilim camiası, özel sektör, hayırsever kuruluşlar, yerli halklar, yerel topluluklar ve diğer aktörler, eylem önerisinde bulunmak suretiyle söz konusu deklarasyona katkıda bulunmaya davet edildi. Dünya çapında ilgili paydaşlardan “küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesi de dahil olmak üzere sürdürülebilir balıkçılık yönetiminin teşvik edilmesi” ile ilgili yüze yakın oldukça çeşitli eylem önerileri geldi. Bu öneriler arasında dikkat çekenleri listeleyecek olursak:
- Deniz çevresinin bütünlüğünün korunmasını sağlamak üzere devletler, balıkçıları okyanusun koruyucuları olarak kabul eden, iddialı, alternatif balıkçılık modelleri geliştirmeli.
- 25 metrenin üzerindeki gemilerin kıyıdan 12 deniz mili içerisinde faaliyet göstermesi yasaklanmalıdır.
- Devletler, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN)’nin Deniz Koruma Alanları Kılavuzu uyarınca tüm deniz koruma alanlarında ve küçük ölçekli balıkçılığın, biyolojik çeşitliliğin ve mavi karbon depolarının yoğunlaştığı kıyı bölgelerinde dip trolünü kısıtlamalıdır. Geçimini dip trolünden sağlayan balıkçılar için adil geçişi desteklemek üzere fon tahsis edilmelidir.
- Uluslararası hukukta, dip trolünün yasaklanması öngören düzenlemeler getirilmelidir. Özellikle hassas ekosistemleri ve okyanus deniz tabanını korumak için, tahrip edici balıkçılık yöntemlerinin toplu olarak yasaklanması yoluyla acil eylem gereklidir.
- Balıkçılık, dip trolü gibi ağır sübvansiyonlu, seçici olmayan ve tahrip edici balıkçılıktan çevre dostu balıkçılığa dönüşmelidir. Küçük ölçekli balıkçılara kıyı sularına imtiyazlı erişim hakkı tanınmalıdır. Balıkçılık yönetimi ekosistem temelli olmalı ve kadınlar ile gençler de dahil olmak üzere bölge halkının etkin katılımı sağlanmalıdır.
- Sürdürülebilir geçim kaynakları ve denizlerin korunması açısından küçük ölçekli balıkçılar hayati önem taşımaktadır. Devletler, pazara erişimi iyileştiren, teknik destek sağlayan ve kaynakların korunmasını temin eden politikalar yoluyla küçük ölçekli balıkçıları desteklemelidir.
- Küçük ölçekli balıkçıları tamamen entegre eden ortak yönetim çerçeveleri ve karar alma sistemleri aracılığıyla, karasularında küçük ölçekli balıkçılara imtiyazlı erişim hakkı sağlanmalıdır.
- Küçük ölçekli balıkçılar, yerel ve bölgesel pazarlara uygun fiyatlı balık tedarik etmek ve işlemek için araziye erişim sağlamakta zorlanmaktadır. Çoğu durumda, mavi ekonominin diğer sektörlerine yer açmak için tahliye edilmektedirler. Devletler, küçük ölçekli balıkçı toplulukları tarafından kullanılan küçük ölçekli balıkçılık alanları üzerinde alışılagelmiş hakları da göz önünde bulundurarak, mülkiyet haklarına saygı duymalıdır. Sürdürülebilir Küçük Ölçekli Balıkçılık İçin Gönüllü Kılavuz İlkeleri’nde belirtildiği üzere, balıkçılık, insan haklarına dayalı yaklaşımla yönetilmelidir.
- Devletler, kadınların küçük ölçekli balıkçılığın değer zincirinin tüm aşamalarında var olduğunu, ancak genellikle dikkate alınmadığını kabul ederek, kadın girdilerini gösteren cinsiyete göre ayrıştırılmış veriler toplamalı ve deniz ve kıyı kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımından elde edilen faydaların adil ve hakkaniyetli bir şekilde dağıtılması için çözüm bulmalıdır.
- Devletler, Balıkçılıkta Şeffaflık Küresel Şartı’nı kabul etmeli ve uygulamalıdır. Balıkçılıkta Şeffaflık Küresel Şartı’nın amacı küçük ölçekli balıkçılığın yararına sürdürülebilir, yasal ve etik bir balıkçılık için endüstriyel balıkçılığın yapısını değiştirmektir.
- Ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde sürdürülebilir balıkçılığa katkıda bulunmak amacıyla, uluslararası arenada kabul gören Balıkçılık Şeffaflık Girişimi (FiTI) gibi gönüllü girişimler aracılığıyla balıkçılık yönetiminde şeffaflık ve çok paydaşlı iş birliği güçlendirilmelidir.
- Deniz kaynaklarının ortak yönetimi, kapasite geliştirme ve veri paylaşımı yoluyla bölgesel ve alt-bölgesel iş birlikleri güçlendirilmelidir.
- Devletler, 2030 yılına kadar elektronik izleme ve insan gözlemciler aracılığıyla tüm endüstriyel balıkçı gemilerinin %100 izleme, denetim ve gözetim altında olmasını sağlamayı taahhüt etmelidir.
- Balıkçılıkta enerji dönüşümü sürdürülebilir gıda üretimini sağlarken iklim hedeflerine ulaşmak için de önemlidir. Balıkçılık sektöründe, çevresel etkiyi azaltmak, iklim hedeflerine katkıda bulunmak ve artan küresel nüfus için sürdürülebilir gıda sağlamak amacıyla düşük karbonlu teknolojiler ve uygulamalar benimsenmelidir.
- Ekolojik, ekonomik, sosyal ve siyasi bir mesele olan yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılıkla, bilimsel bilgiye dayanarak, diplomatik iş birliği ve ortak çalışma yoluyla etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.
- Devletler yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılıkla mücadele etmek ve sürdürülebilirliği sağlamak için açık veriler ve araçlardan yararlanmalıdır. Politikalar, hesap verebilirliği artırmak ve sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmek amacıyla, bölgesel balıkçılık kuruluşları ve FAO ile verilerin paylaşılmasını zorunlu kılmalı, geminin mülkiyet bilgilerinin yayınlanması da dahil olmak üzere balıkçılık yönetiminde şeffaflığın artırılmasına ve geminin izlenebilmesine yönelik olmalıdır.
- Açık denizlerde endüstriyel balıkçılıkla yapılan köpek balığı avcılığı yasaklanmalı, kıyılarda tüm köpek balığı ve vatoz avcılığına ciddi şekilde kısıtlama getirilmelidir.
- Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) kapsamındaki uluslararası ticaret kontrolleri, bölgesel balıkçılık kuruluşlarının yönetim tedbirleri ve ulusal mevzuatın katı ve etkin bir şekilde uygulanması yoluyla köpek balıkları ve vatozların aşırı avlanmasına son verilmeli; bu kapsamda, tehdit altındaki ve aşırı avlanan türlerin stoklarını yeniden canlandırmak için gerektiğinde avlanma ve ticaret yasakları getirilmelidir.
- Stokların sürdürülebilirliği için bilime dayalı avlanma limitleri uygulanmalıdır.
- Ekosistem temelli balıkçılık yönetimi için ticari av limitleri maksimum sürdürülebilir verimin en fazla %50’si olarak belirlenmeli ve dip trolünün yasaklandığı alanlar genişletilmelidir.
- Avcılık ve su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan ekipmanlar, sahibinin belirlenebilmesi için etiketlenmelidir.
- Av ve hedef dışı avların izlenmesi için gemide elektronik cihazların kullanımı zorunlu kılınmalıdır.
- Gelişmekte olan ülkelerin sahil güvenlik birimlerinin gece devriyeleri için yeterli donanıma sahip olmadığını bilen gelişmiş ülkeler, koruma altındaki türler de dahil olmak üzere yasadışı balıkçılık yapmak için bu zafiyetten yararlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin kıyılarındaki yasadışı balıkçılığına son verilmelidir.
- BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (DESA) nezdinde küresel ve kamuya açık bir sicil oluşturulmalıdır. Başka bir ülkenin kıyılarında yasadışı balıkçılık yaparken yakalanan herhangi bir gemi 5 yıl süreyle kara listeye alınmalıdır.
- Otomatik av kaydı için yapay zekâ aracılığıyla balıkçılık sektörü dijitalleştirilmeli, güvenilir ve doğru verilerin sağlanmasında yapay zekâdan faydalanılmalıdır.
Eylem önerilerin ne kadarının deklarasyona yansıyacağını veya gönüllü taahhütler listesinde yer alacağını Konferans sonrasında göreceğiz. Ancak, denizlerimizin giderek artan zorluklarla karşı karşıya olduğu ve SKA 14'ün tüm sürdürülebilir kalkınma amaçları arasında en az finanse edilen amaç olmaya devam ettiği dikkate alındığında, denizlerimizin içinde bulunduğu bu acil duruma müdahale etmek için tüm paydaşların hızlı ve koordineli bir şekilde harekete geçilmesi elzem nitelikte.
BM Okyanus Konferansı çerçevesinde üç tane özel etkinlik de düzenlenecek: Bunların ilki, 3-6 Haziran tarihleri arasında yine Fransa’nın Nice şehrinde gerçekleştirilecek olan “Tek Okyanus Bilimi Kongresi”; ikincisi, 7 Haziran’da Nice şehrinde gerçekleştirilecek olan “Deniz Seviyelerinde Yükselme ve Kıyı Direnci Koalisyonu Zirvesi” ve 7-8 Haziran tarihleri arasında Monako’da gerçekleştirilecek olan “Mavi Ekonomi ve Finans Forumu”.
Her yıl 8 Haziran’da kutlanan Dünya Okyanus Günü ile, 2025BM Okyanus Konferansı ve özel etkinlikleri vesilesiyle bu sene haziran ayında tüm dünya denizlerimizi ve denizlerimizin geleceğini konuşacak. Bu açıdan BM Okyanus Konferansı ve özel etkinlikleri, dünyanın dikkatini okyanusların sorunlarına çekerek, SKA 14’ün uygulanması ve hedeflere ulaşılması bakımından uluslararası toplumu harekete geçirmede, iş birliği ve dayanışma ruhu içinde çalışarak amaca yönelik eylemleri hızlandırmada önemli bir rol oynayacak.
Dr. Kübra VAR TÜRK
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Deniz Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
kvar@ankara.edu.tr
[1] BM 2025 Okyanus Konferansı Hazırlık Toplantısı sırasında Türkiye bu panelin temasına dair haklı bir beyanda bulunmuştur. Beyanın nedeninin anlaşılabilmesi için öncelikle 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) hakkında biraz bilgi vermek gerekir. Uluslararası deniz hukukunun en önemli kaynaklarından biri, dünyadaki çoğu devlet tarafından “denizlerin anayasası” olarak tanınan 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’dir. Deniz hukuku konularını ayrıntılı şekilde ele alan BMDHS, deniz alanlarını ve bunlara uygulanacak hukuki rejimi düzenler. Türkiye bu Sözleşmeye taraf değildir. Türkiye’nin BMDHS’ye yönelik çekincesi, hükümlerinin tamamına yönelik olmayıp, Ege Denizi’nin hakkaniyet ilkesi çerçevesinde özel statüsünün Sözleşmenin hazırlık çalışmaları aşamasında dikkate değer görülmemesinden kaynaklanmaktadır. Sözleşme belirli coğrafi koşullar için yeterli güvence sağlamamakta ve sonuç olarak özel koşullardan kaynaklanan çıkar çatışmalarını ve hassasiyetleri dikkate almamaktadır. BMDHS’nin kabulünde çekince koyma yasağı getirilmesi, Türkiye’nin Sözleşmeye katılımını engellemiştir. Sözleşmeye çekince koyarak katılmak yasaklandığından Türkiye BMDHS’ye taraf olamamış ve bu tercihini sürekli itirazcı (persistent objector) konumuyla ortaya koymuş ve koymaya da devam etmektedir. Şu kadar ki, Türkiye BMDHS’nin neredeyse yüzde 90’ından fazla hükmünde mutabık olup, bunların bir kısmını mevzuatına yansıtmış, diğerlerini de devlet uygulamasıyla şekillendirmiştir. Söz konusu çekincelerin tamamı Ege Denizi’nin özel statüsüyle alakalıdır ve özellikle adaların hukuki vasfından kaynaklanmaktadır. BMDHS’de yer alan birkaç hüküm dışında, geri kalan hükümlerin çoğunluğu Türkiye tarafından örf ve âdet hukukunun bir parçası olarak kabul edilmekte ve hatta uygulanmaktadır. BMDHS her ne kadar “denizlerin anayasası” olarak anılsa da, denizlerdeki tüm faaliyetleri düzenleyen tek yasal çerçeve olmadığı gerek Türkiye gerek diğer bazı devletler tarafından dile getirilmektedir. Bu doğrultuda Türkiye ilgili panelin başlığının “BMDHS ve uygulama anlaşmaları dahil olmak üzere ilgili uluslararası hukuku uygulayarak okyanusların ve okyanus kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımının iyileştirilmesi” veya “Diğerlerinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve uygulama anlaşmalarında yer aldığı şekliyle uluslararası hukuku uygulayarak okyanusların ve okyanus kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımının iyileştirilmesi” şeklinde revize edilmesini talep etmiştir.
Kaynak: https://sdgs.un.org/conferences/ocean2025
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.